İNCİRDEN ANILAR

>> 28 Eylül 2011 Çarşamba






Burnumun direği sızlıyor incir görünce, incir denince....
Elimde incir tabağı , gittim de gittim  taaa.. nerelere.
Tüm geçmiş çocukluk anılarımı  ağırladım,  sonbahar yaprakları gibi saçıldılar sararmış tozlanmış yılların ardından,, sonra, bir bir hatıralar kapısından  geçip tek tek oturdular yorgundular  , bir yorgunluk kahvesi eşliğinde , gözleri gözlerimde , gülümseye gülümseye anlatmaya başladılar  :

ilk sözü doğduğum evde , bahçemizdeki ağaç alıyor

'' ah küçük kız, ah sen ''diyor ! azmı gölgemde oyunlar, saklambaçlar  oynadın, azmı sırtını bana yasladın, azmı elindeki elmayla beni kıskandırdın , azmı beni didik didik edip  yedin, azmı sepetlere doldurup konu komşuya götürdün,  azmı bisikletlerini yasladın, azmı köpeğini bağladın, azmı tepeme çıkıp sağa sola avaz avaz seslendin,
 hele bir gece, o küçücük karnını ne vardı o kadar doldurup da, anneni -babanı gece yarıları hastanelere götürecek ,sabahlatacak kadar '' bak şimdi kocaman olmuş beni geçmişsin,  yol yordam öğrenip , çokda marifetlenmişsin  , hele hele o güzelim turtamla (!) bak ,beni ne mutlu ettin '' !!!! Biliyormusun Valide sultanın seninle çok gurur duyuyor (!) sağdan soldan kulağıma gelip duruyor :=)

sonra komşunun ağacı söz alıyor,

''bak şu alnındaki ize ,  bize geldiğin gün  tepeme çıkıpta o kadar yüksekten atlarım ben işte '' demeseydin , şimdi cağnım yüzünde benden bir nişane kalmayacaktı '' diye devam ediyor,
buda yetmezmiş gibi boynuma doladığın iple sallandın da sallandın, kendini kuşmu sandın  tepelere kadar yükselip yere düştün !!!!!!
ah sen yokmusun sen .. hep düşe kalka büyüdün ''   :=))) !!!!

ya sokağın sonundaki incir ağacı :

sen benim yapraklarımı hiç sevmedin , ya elin yara oldu, ya da dilin,
yolup yolup  durdun beni  :=)) !!!!

ya incir dolu  reçel kavanozları :

evladım olur olmaz yenmezki bu kadar tatlı reçel, tüm çocukluğun dişçi koltuklarında geldi geçti halamı doymadın ! akıllanmadın !
bak unutmadım, birde tutamadın da düşürüp kırdın ya beni  , her yeri karınca sarınca kaçacak delik aradındı .. !!!!!

Ah incir ahh.. gördünmü bana neler ettğini  :))))))

ÇOK ÖZLÜYORUM O 3 KATLI EVİMİZİ...
BAHÇEMİZİ....
İNCİRLERİMİZİ......
VE TÜM İZLERİMİZİ .........................


Read more...

İNCİRLİ TURTA



GÖZÜNÜZ KAPALI BU TARİFİ YAPINIZ !!! Pişman olmayacak ,ÇOK SEVECEKSİNİZ !


1-BURADA

2-BURADA

3 Reçel

4-                            İNCİRLİ TURTA

1 yumurta
75 gr tereyağ
1 çb şeker (2 tatlı kaşığı azalttım ! incirler çok tatlıydı ! )
2 sb un
1 pk vanilya
1/2  pk kab. tozu
taze yıkanmış ,kurulanmış ,olgun ama sert incir (Ben Assos'ta bahçeden topladım)
incir reçeli (veya bal)

ÖN HAZIRLIK

-Fırın 175* ısıtılır
-incirler önceden yıkanıp kurulanır !!!
- dörde bölünüp bekletilir
-1 çay tabağında, incir reçelinin suyu veya bal hazır bulundurulur
-tereyağ ve yumurta oda sıcaklığında olmalıdır.
-turta kalıbı önceden yağlanmalıdır.

YAPILIŞI

Yumurta- yağ - şeker- vanilya beraber iyice karışıp,şeker eritilir !
-un ve kab tozu ilave edilip hamur pürüzsüz yoğurulur ve
-yağlanmış orta boy turta kalıbına döşenir, kenarları yükseltilir !!
-incirler resimdeki gibi sık aralıklarla dizilir- boşluk kalmasın
-ısınmış fırında 175* yaklaşık 30 dakika pişirilir.
-çıkartınca ortasında hafif bir sulanma olacak, sonra donup  şekere dönüşüyor !
-turta ılıkken ,incir reçelinin  suyunu veya balı , fırçayla hamura sürünüz.
-İncirler kendinden ballı olduğundan gerek yok derim , ama parlak ve daha tatlı olsun derseniz, siz bilirsiniz.


HARİKA BİR LEZZET SİZİ BEKLİYOR...
AFİYET OLSUN ..

Read more...

EVDE GÜZ KEYFİ BU OLSA GEREK ..

>> 26 Eylül 2011 Pazartesi







Çoook iyi geliyor bu havalar bana..
Renkler, mevsim geçişi, kış hazırlıkları , beklentiler, yapılacak listelerim, sıraya koyup beklettiklerim, kısacası her şey Umut !!
Bizi ayakta tutan tek şey O değil mi ?!

Kış hazırlıklarım başladı sayılır.. Sonbaharlık- Kışlık giysiler, hatta çizmeler- botlar  bile aldım ! Trendlere sıkıca bağlıyım da :=) (sakın inanmayın !   :=)

Haa birde kışlık  (!) kitaplar aldım :))) Gülmeyin ! evet evet , kışlık kitap onlar !! havalar soğuyunca okunup yutulacak :=))) Şimdi henüz yazlık ve Sonbaharlıklar devrede.

Geçtiğimiz günlerde, Arkadaşlarımla kitapevinden içeri girdik , ben ''kızlar ben  kışlık kitap alıcam dediğimde ne çok güldüler, hatta tüm gün ağızlarına yapıştım :) güldük durduk !

 Haklılar kışlık yiyecek- giyecek -odun -kömür  olur da kışlık kitap da olurmuymuş hiç !!!!
 kışlık kitap diye bişey kim duydu ki ?
:=))) Ahh ben yokmuyum ben :=)

Bu sofrada kitapevinden dönüşte bir kahve molası idi .. Bahçeden toplanan yapraklar yıkandı temizlendi, kurulandı ve size göz zevki oldu.
HAVUÇLU KEK parmakları yedirdi, 3 kahve birden içirdi !
Giderken yarısı dosta armağan edildi, kalan yarısını da bir daha hiç gören olamadı :=))

HEPİNİZE MİS GİBİ BİR HAFTA DİLİYOR... BU KEKİ YAPIN DA DİYORUM !
,Ve Cuma Günü, ELEMLİ YÜREĞİMİ ISITAN YORUMLARINIZA İSE ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM...
HEP DEDİĞİM GİBİ =
DOSTLARIM YARABANDIM GİBİDİRLER  :-))
SAĞOLUNUZ, İYİKİ
VARSINIZ ..

Read more...

YAPRAK ÜSTÜ HAVUÇLU KEK ! :=))







Sonbahar yavaş yavaş, ilk misafiri Eylüle veda etmeye hazırlanıyor...
Hava tatlı bir serinliğe bürününce aklıma ilk gelen,  masal evimizi tamamıyla tarçın kokularına bürüyen bu güzel kek oluyor.. Yanında çay ise , illaki vazgeçilmezi derim !
Sizde  aklınıza yazdıysanız , yada canıız çekiverdiyse , haydi buyrun tarife  bir bakalım ..

YAPRAK ÜSTÜ KEK  :=)  !!HAVUÇLU KEK

Kek pişip resimleri çektiğim anda semra arkadaşımla telefonda konuşuyoruz  ''napıyosun, nasılsın merak ettim seni diyor  ? '' ''iyiyim hiç  merak etme, arkadaşlarıma kek yaptım, yaprak üstü kek !!! '' diyorum :=)))) ''  aa daha neler, o ne ayol ? :)  ''blogda yayınlıcam o güne kadar merak et söylemem '' diyorum...  :=))))
Yaprak üstü kek ! artık Huzurlarınızda !....

1.5 sb şeker
3 iri yumurta (veya 4 küçük yumurta)
2 sb + 2 yk un
3 sb irice rendelenmiş havuç
1/2 sb sıvıyağ
1 pk. kab. tozu
1 pk. vanilya
minicik tuz !
2 tatlı kaşığı tarçın
1/2 çk. karanfil tozu

ÖN HAZIRLIKLAR

havuçlar önceden rendelenir (iri tarafıyla)
fırın 175* ısıtılır
kek kalıbı yağlanır

YAPILIŞI

-Yumurta ve şeker çırpılır ( kar gibi olsun )
-yağ ve baharatlar ilave edilir
-un, kab tozu, vanilya elenerek yavaş yavaş ilave edilir.
-havuç eklenerek kaşıkla iyice karıştırılır
-yağlanmış kalıba dökülüp
-175* ısınmış fırına verilir
-yaklaşık pişmesi için 30-35 dakika yeterlidir ( kürdan testi uygulayın ! )
- Ve bu tarifte süt- yoğurt eklenmez !!!
-çok kabaran bir kek olduğundan ! büyük bir kalıp kullanmanızda da fayda var !

AFİYET OLSUN ...

Read more...

SONBAHAR MI GERÇEKTEN ! ?

>> 23 Eylül 2011 Cuma

Mihrabat Korusu  (Kanlıca tepesi)
Hidiv Kasrı (Çubuklu)

Bugün yağmur var İstanbul 'da , ürkütmeden, hiç rahatsız etmeden , usulca geçiyor üzerimizden, ona buruk buruk gülümsüyorum......
bu büyünün bozulmasını oda hiç istemiyor olmalı ki, değmeden dokunmadan uzaklaşıyor,
yemyeşil ormanın içinden adım adım yürüyüp geçiyoruz, İstanbul tepelerindeyiz, çok sevdiğim bir yerde mola veriyoruz  (Mihrabat Korusu)

Çünkü ; eşsiz bir boğaziçi manzarasında, kahvaltı yapıp, bugünün hüznünü dağıtmak için biraradayız..


çok güzel olsada her şey, nedense  demir leblebi gibi geliyor bugün lokmalar bana , yemek değil ama, sükunet ve tabiat gözümü gönlümü doyuruyor,
hafifçe rüzgar saçlarımdan esip, kulağıma usulca 'sen hep dik durmayı başardın, gülümsemeyi hiç unutmadın, kederini  kimselere belli etmedin, şimdi içindeki o kocaman çığlığı yine kimseye duyurmadan, hayatın resimlerini çekmeye devam et diyor'  !  (Söz dinliyorum)


En eski komşularımla, aile fertleri gibi olan 4 güzel insanla beraberim.  Çocuklarımın  Komşu Anneleri  ,  komşucanlarım ! Ne çok şey öğreniyorum yine onlardan ....


Neler konuşmuyoruz ki yolda gelirken , en güzelleri ise  kahvaltı sonrası, Hidiv 'de başlıyor... Kimisi  8 kardeş olup ,  Yalova'daki 3 katlı evlerinde çıt çıkmadan ,kavgasız gürültüsüz  geçirdikleri o yılları , kalabalık ailesinin anılarını, annesinin o zamana göre çektiği cefayı, elma bahçelerini ,eski vapurları , son depremde aileden 28 kişinin ölümünü :(
Kimi Selanik'ten göçen ailesinin mübadele sonrasındaki çok zor yıllarını,  asaleti, vakurluğu, almış oldukları terbiyeyi,
Kimi memleketi Kayseri'de geçen O yılların en ulvi zamanlarını , annesinin babaannesine nasıl baktığını, itirazsız bir hayat geçirdiğini, yaşanılan saygıyı, hanımlığı , tutumluluğu ,mantıyı ve yemeklerini,
 Kimi doğduğu - büyüdüğü 3 katlı bahçeli evlerindeki Bakırköy'ün sahil anılarını, İstanbul adabını ve alışkanlıklarını.....ailecek geçirelen yaz tatillerini,   kısaca herkes  hep çocukluğunu , yaşanmış hatıraları , çok çok eskiyi, ama en çok da ''babalarıyla'' geçen anıları anlatıp , beni hayrete düşürüyor ! gülümsetiyor, kah düşündürüyor ! kah hüzünlendiriyordu .

( Şimdi ise hiç biri hayatta olmayan , ''O  Babalara ''rahmetle ! selam ola.... ''


Aklımda tüm bunlar, Hidiv Kasrını  ilk kez görür gibi geziniyorum, hep sevmişimdir burayı , ne zaman sessiz kalmak istesem genellikle  buradayımdır !!
Bugün çok  sessizim, ya gülümsüyor, yada bir iki kelime konuşup çokça dinliyorum,  bu sessizliğim için  komşucanlarım ,hep  beraber dışarda olalım  dediler, bende itirazsız ,ruhumu onlara, maviye, yeşile emanet ediverdim. Gezindirip ne iyi ettiler .

Çok iyi geldi çiçekler ve yemyeşil koru bana, inanmak zor ! Şu manzara  sanki Sonbahar  da değilde, İlkbaharı karşılar gibi şaşırtıcı geliyor bize. Kuşlar cıvıl cıvıl, hiç rüzgar yok, tatlı serinlik üşütmek ne kelime ,birde iyi geliyor kii ...Ferahlıyorum.

Ağaçlar giysilerini usulca değiştirip, yeşilden, yavaş yavaş kızıla boyamaya başlamış,  gazeller, her bir yanda  yer almaya başlamıştı bile çoktan.

Yine yağmur çiseliyor,  ' ne garip ! Tıpkı O günde' ne çok yağmur yağmıştı diyoruz,
.........................
Sohbete doyamıyoruz tabii, tüm kasrın bahçesini gezip, artık bir yorgunluk kahvesi içme zamanı geldi deyip, ıslanmadan  geri dönüyoruz bahçenin en güzel köşesine.
Ve söyleyiveriyoruz o çok sevdiğim  sapsarı , gazel yağmış  masamızda siparişlerimizi,



ÇOK SEVGİLİ Rahmetli Babam,  her sonbahar geldiğinde düşen yaprakları çok severdi ,
'Son'baharında  :( ise evimizin önündeki kocaman tarihi çınar ağacı yapraklarını dökmeye başladığında  bir gün demişti ki :

''KİM BİLİR ŞU AĞAÇTAN DÜŞECEK, HANGİ YAPRAK BENİMKİSİ ?   :((((((

                                                    Bugün 5. yıldönümü efendim..
ÖZLEM VE SEVGİYLE YAD EDİYORUZ .....
:((((((((((

Read more...

FOÇA' DA İSTİSNA BİR YERİNİZ VAR ARTIK !

>> 22 Eylül 2011 Perşembe

Bayram üstü yaklaşıyor  ve illa Ege yollarına düşmek istiyor bu ruh ,bu istekle  birlikte araştırıyorum,  harıl harıl aranıyor internet sayfalarında bilgiler ...
Sonra aklıma hani hep not aldığım defterim var ya,  O geliyor. Açıyorum son notlarımı, Aaa.. ilk sırada FOÇA yazmışım ! Yanına 2 de adres eklemiş,  biri Tv programı diye, diğeride gazeteden bir yazar adını not düşmüşüm !
Eni konu araştırmaya koyulup bilgi ediniyorum. Çok net şeyler yok ! ama sayfadaki resimler sebebiyle, mıknatıs gibi tek yöne çekiliyorum.
İçimdeki ses ÇOK KUVVETLİ (O hiç yanılmaz ! )  İlla buraya gitmek istiyorum !


Hemen masal kahramanımın odasına giriyorum  ! '' Buldum buldum ! Gelsende bir gör --bak,  biran önce arayalım  yer varmı ? soralım'' diyorum.  Şaşırıyor, inanmıyor hiç , sadece bu kadarcık  bilgilerle tatile gidip, görmeden bilmeden buraya  rezervazsyon yaptıracağımıza. '' Maceraya atılmayalım'' diyor bir kaç kez, hiç emin olamıyor.
Aslında bende şaşkınım , tarzımız olmayan bir durum içinde, kendimizi ikna etmeye çalışıyorum, ama İçimdeki ses , O varya NE DERSE  ÖYLE OLUYOR  !

Veeeee... İşte burdayız !!!!!   :-)  AH iyiki Burdayız !!!!!
İçimdeki sese kocaman  kocaman teşekkürler  yolluyorum !
Alışık olmadığımız bir serüvende bizi üzmediği için, bizde  şikayet edecek bişey bulamadığımız için ! Yazlığa gelmiş gibiyiz. Ailelerimizle buluşmuş gibi hatta....

İyiki notlar alıp, içimdeki sese kulak verip , geldim, kitabımı bu köşede okudum, mehtaba buradan baktım, gün batımlarına daldım, güzel Foça'ya şahit oldum,

Sohbetleri, hatıraları buralarda yaşattık, yeni insanlarla  hayat bulduk, geceleri ise yakamozları seyredip, ay ışığında akşam sefaları yaşadık,
Herkes sıcaktan bunalırken biz efil efil mis kokulu çaylarımızı burada içtik, mis gibi tarçınlı - zencefilli keklere sabırsızlanıp, tatlı tatlı  siestalar yaptık,

Nazar ağacının altında  gizli ama, sevgi dolu  güçlerle Korunduk ! :=)

Defalarca gittik geldik  bu güzel taş konağa, nice geçmiş izleri bizde takip ettik,
her sabah buradan geçip denizle , sahille,selamlaştık,
antika dokularla dolu, özenle seçilmiş geçmişin izlerinde , keyifle döşenmiş bu konakta bıkıp usanmadan geçmiş yaşama dair nice  sohbetler yaşadık,
Odamıza bu yollardan geçip,
Türkmen gelinliğine her bakışımızda Hayran olduk, Kimbilir hangi gelin geleceğe giyinip, hayallerinin kaçta kaçını yaşayabildi dedik !!! 


Sonra odalara göz attık fırsat buldukça,  her birinin adı, dekorasyonu farklı, 2 oda hariç çok büyük değil !  Yıldızlı Otel odalarının ferahlığı olmasada ,taşıdığı anlamlar açısından doğru kararlar almak gerekli !Neden buraya geldiğinizi bilmeniz çok daha önemli.
yerlerde 100 yıllık  çok eski halılar, kilimler, harika antik yatak süsleri ,
duvarda, antika gümüş kaşıklar, kamalar, kınlar , kılıçlar,

çok özel gelin başlıkları, enfes işli yatak örtüleri , ibrikler, şamdanlar, özenle toplanmış antika koltuklar ve sayamayacağım kadar obje ile bezeli güzelim odalarla tanışacaksınız burada..




YA OTEL SAHİPLERİ : İstisna insanlar onlar !
                              Çok Sevgili  İnci - Alemdar Alemdaroğlu .
 Duygu, düşünce, akıl, hayal gibi nimetlerle donatılmış Özel insanlar !
 Bu istisna yerde, böylesine istisna bir konağı hayata geçirerek Yöreye en büyük güzelliği yaşatmış bir karı-koca Onlar !
Burası Sevgili İnci Hanım'a babaannesinden miras kalmış.. Selanikli Bir Aile onlar. İzmir kokan, buram buram İzmir kokulu bir kadın. Cumhuriyetçi ,aydın, donanımlı, vatanını, yerini yurdunu çok seven, kocaman kahkahasını sadece yüreğiyle gülen bir kadın O !
Böyle insanlar tanımamıştık, Yoktu çünkü, ya da biz rastlamamıştık !

Karı koca eski turizmciler. İnci hn. Turizm mezunu, Her ikiside uzun yıllar rehberlik yapmış, arkadaşlıkları sürekli olunca Evlenivermiş birde İncisu'ları oluvermiş :)
Harika bir ailesi var her ikisinin de ,tanışıp bayramı beraber geçirdik, Çok ,ama çok güzel sohbetleri var.. Ne çok şey öğreniyorum buralarla ilgili,  ne çok anıyı onlarla yaşıyorum satırı satırına... Buralı olmak ne özel anlıyorum  bir kez daha..  Hep aklımdalar... ( Nasıl da özlüyorum....... )
Sabah oluyor güzel bir kadın içeri giriyor, tek tek otel misafirleriyle hatırlaşıp, içten sımsıcak sesiyle günaydın diyor.. Hep anlatsın istiyorum, susmasın ! Ne söylerse söylesin adeta not ediyorum hafızama. Hep bir bilgi akışı oluyor 6 gün boyunca, Çok takılıyor bana, hele bir keresinde, ''gözlerimi sizden alamıyorum, rahatsız ediyorum sizi ,bundanda rahatsızlık duyuyorum ! hep taciz ediyorum  bakış hapsimle değilmi ''  :) diyor ???  ''  her gün merak ediyorum, bekliyorum ??
-  şaşkınlık içinde  anlamıyorum !  ve soruyorum '' neyi !'' diyorum ??
-vallahi üzerinizdeki ayrıntılar beni- bizi !! mest ediyor, sabah -akşam başkasınız !!! diyor :))))))
Çok gülüyoruzz... Aman podyum kraliçesi sanmasınlar beni '' ........Channell kadını falan da sanacaklar sonra  :=)))))))))))))))))) (mahçup oluyorum yine )
Çok şeker kadın çok !!

Son gün geliyor , çok şahane bir hava, gitmek isteyen kim, deniz süt liman, çıt yok, sabah 8.30.
kahvaltı ediyoruz, son kahvaltı ! hiç iştahım yok, sadece  zencefilli kekim ve o  bayıldığım bergamotlu çayımı içiyorum... hiç konuşmuyorum.
Masal kahramanım arada göz kaçamağı yapıyor, ama konuşmuyorum..
Sadece Foça'ya fısıldıyorum, bir ben birde Foça duyuyor söylediklerimi........

Ve veda vakti :(  
öyle bir bir vedalaşıyoruz ki, Sanki otel değil ,akrabalardan ayrılıyorum.
- '' ah '' diyor İnci ! Vallahi hiç gitmeyecek, hep burada kalacaksınız gibi sandım ,çokda alıştırdım kendimi , üzülüyorum şimdi....''  diyor , gerçekten hüzünlü, kırık , duygu dolu sesiyle....
Sımsıkı sarılıyor, masal kahramanım gülümsüyor, İnci hanımın annesi, ailesi, tüm personel kapılarda, arabamız hareketleniyor , kaybolana kadar el sallayıp uğurlanıyoruz....
YİNE GELMEK- YİNE GÖRÜŞMEK ÜZERE......
TEŞEKKÜRLER İNCİ HANIM
TEŞEKKÜRLER ALEMDAR BEY
BU HAZİNEYİ FOÇA'YA ÜKEMİZE KAZANDIRDIĞINIZ İÇİN MİNNETLE SEVGİLER...

Foça'nın bilinmeyen bir yerinde Karataş varmış.
Dolaşırken bilmeden o taşa basarsanız sizi hep Foça'ya çağırır, dünyanın neresinde olursanız olun sizi bulur, geri getirirmiş.
ÖYLE DERLER FOÇA'da :=))))

 

Read more...

MODA'DA SONBAHAR KEYFİ

>> 21 Eylül 2011 Çarşamba


Moda ! Kadıköy'ün göz bebeği..
Tarihi iskelede bir çay keyfi,

Sonrasında biraz sahil yürüyüşü,
Şu tepedeki en sevdiğim mekanda  düşünülmüş bir kahvaltı

sabırsızlıkla beklenen iştah dolu bir masa,
manzaranın büyüsüne kapılıp gidince tamamıyla çekilemeyen kahvaltı :=)

çok beğeneceğiniz bir ortam

artık yazın bittiğini ve sonbaharın güzelliğini fısldayan o güzelim yapraklar,
Sahillere, Adalara karşı keyif

ve bol bol martıları resmedip denizle sohbet...
HEPSİ MODA'da...
BİR SONBAHAR KEYFİNE  NE DERSİNİZ ?

ÇOK SEVGİLER.


Read more...

MASALA SESLENENLER....

Yükleniyor...

ESKİ MASALLAR (arşiv)

  © Free Blogger Templates Autumn Leaves by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP