Kim inanır ki buranın bir zamanlar Osmanlı devrinin hükümlülerini barındırdığını !!
Evet burası bir tevkifhane !Cezaevi yani !
Osmanlı’nın suçluları cezalandırmak için kullandığı zindan veya kalebentlerden, tevkifhane ve hapishanelere geçişi 19’uncu yüzyılın başına denk gelir. İstanbul’un işgal günlerinde Sultanahmet, bu binaların direnişçileri de ağırlayan en önemli iki tarihi örneğini içinde barındırıyordu...1969 yılına kadar Sultanahmet Cezaevi olarak kullanılan Dersaadet Cinayet Tevkifhanesi binası günümüzde otel olarak hizmet veriyor !!!
İstanbul Tevkifhanesi olarak bilinen Dersaadet Cinayet Tevkifhanesi ya da daha sonraki adıyla Sultanahmet Cezaevi ise 1919’daki açılışından - 1969 yılında mahkûmların Sağmalcılar Cezaevi’ne nakline kadar geçen 50 yıl boyunca Türkiye’nin en ünlü cezaevi oldu.
Tanınmış komünistler, Turancılık davası sanıkları, 6-7 Eylül olaylarından sonra tutuklanan aydınlar hep burada ‘misafir’ edildi. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin, Kemal Tahir, Necip Fazıl, Vedat Türkali, Çetin Altan, Orhan Kemal bu ‘misafirlerden sadece birkaçı oldu..
1845'te yapımına başlanan, sonradan adliye olarak kullanılan Darülfunun binasının hemen yanında inşa edilen hapishane1980'li yıllara kadar hizmet vermiştir. Kapasitesinin 1000 kişi olduğu bilinen cezaevi, birçok koğuşun yanı sıra bir revir ile çocuklar ve kadınlar için özel bölümleri de bünyesinde barındırırdı. Zaman içinde, büyüyen ihtiyaca cevap verebilmesi için tadilata ve ilavelere sahne olan yapının doğu kanadında, koğuşlar ve diğer birimleri uzun koridorlar boyunca sıralanmaktaydı..
Şahane bir kemerli kapıdan geçerken ,başımı kaldırıp kapı üzerindeki kitabeye bakıyorum,,Hattat İsmail Hakkı Altunbezer tarafından yazılmış Celi Sülüs Kitabesi.
Sonradan öğreniyorum ki üzerinde , '' Dersaadet Cinayet Tevkifhanesi Kitabeye 1337 ( - 1918 ) yazıyormuş !
Kare planlı,ortası avlulu-yüksek görünümlü bir yapı burası.
TAÇKAPI BENZERİ GİRİŞİ, İÇERDE VE DIŞARIDA KULLANILAN SİVRİ KEMERLER OSMANLI REVİVALİST ÜSLUBUNUN ÖZELLİKLERİNİ YANSITIR.
DIŞ CEPHEDE KULLANILAN ÇİNİLER DÖNEMİN ÜNLÜ ÇİNİ USTASI KÜTAHYALI HAFIZ MEHMED EMİN’E AİTTİR
Kapıdan girer girer girmez ,yüksek tavandan ışıl ışıl aydınlatmalar eşliğinde, harkulade çiçekler bizi karşılıyor, şubat sevgililer günüydü tüm otel güllerle donatılmıştı, o zaman mart ayındayız ve konsept İstanbul'un simgesi lalelerdi ,
ve diğer yana baktığınızda ise yüzlerce orkidenin eşliğinde , iç salona giriyoruz..
Sağınızda kapalı mekan, solunuzda taş merdivenlerin hala olduğu basamaklardan inince bir zamanlar hükümleülerin volta attığı dış avluya çıkıyorsunuz..Harika bir kış bahçesi serası vardır avlunun !
Sağlı - sollu duvarlardaki objeler dikkati hemen çekiyor,
Tabii en çok da bu orjinal hapishane kilitlerine gözlerim takılıyor !!! Üzerlerine kimler kimler kilitlenmişti oysa ?? !! Tarihin ülkenin en kıymetli insanları neler uğruna özgürlüklerinden edilmişti :((
Sabahın erken saatlerinden beri ayakta olan biz dört kafadar artık bir beş çayını hakettik diyerek
önce kısa bir çay molası veriyoruz... yanında fıstıklı acıbademli kurabiye ikram ediliyor kış boyu ... bayılıyoruz bu mini tadlara... Çayın tadı, berraklığı kalitesi zaten her zaman favorim kılıyor burayı..
Sonra arkadaşlara kısaca oteli gezdiriyorum..
Serayı yani, kış bahçesini özellikle anlata anlata bitirememiş, illa ilk baharda da gelelim demiştim.. Lakin ben bir çok kereler daha gelsem de Onlarla buraya hala gelememiştik..
Bu dış bahçeye açılan mini iç avluya hayranım, çok büyük bir otel olmadığından, butik otel olarak işletildiğinden dolayı yer- mekan kısıtlı !! ama çok yeterli !
Buda anladığınız üzere yılbaşı ziyaretlerimden geriye kalan bir başka kare !
Benim yoncalar gerçekten ilk kez geldikleri mekana hayran kalıyorlar.. Uzun uzun kritik ediyoruz eski hayatları, burada geçen o anları, tarihte iz bırakan isimleri, duvarlardaki görünür görünmeyen izleri !!! Kısacası özgürlüğün ne kadar kıymetli olduğunu , haksızca geçmiş yılları ve hatanın bedellerini yeni baştan algılıyoruz ...
Mükemmel bir çay keyfi sonrası ,dışarıdaki kış havası bize baharı hissettiyor, sıklamenler, mandalinalar arasında kare kare ölümsüzleşiyoruz...Yoncalarım müthiş keyifli ve mutlu... O gün kapalı çarşı ve oradaki 2 mekanı onlara tanıtmıştım.. Her çıkışta gördüklerinden, tattıklarından hoşnut kalan bu can arkadaşlarımı, çocukluk arkadaşlarımın keyfini seyretmeye, bende doyamıyorum :)
Sevgili Gönül (sol başta) günün en karlısı :) Yıllaaar sonra Ofiste çalıştığı, kendisi gibi inşaat mühendisi olan eski bir arkadaşına rastlıyor burada. Güne imzasını atan en kıymetli anılardan biri daha yaşanıyor o anlarda..
Bu son 3 kare ise daha yeni nisan ortalarından...
yine bir sabah Sultanahmet-Süleymaniye- Laleli seferinden sonra, soluğu iki adresimden biri olan ,burada alıyorum.. Nefis bir bahar yaşatıyor mekan bize..
Laleler rengarenk açmış, alabildiğince avluyu sarmış, mayıs gülleri her yeri , çoktan bezemişti bile... Renk cümbüşü ortamın sükunetiyle kucaklamış, hoş bir ambiansa dönüşmüştü o dakikalar da.. Artık yaza tamamen hazırdı sevdiğim tarihi F.S.S .Otelİi .
Kuş seslerinin senfonisine doymam ne mümkündü ki.. huzur- sessizlik tabiatın kendi dokusu, mekanın mistik havası, hele aşağı katların gizemi ! insanı alabildiğine derinlere çekiyordu...
bir başkasının içini sızlatan avlunun volta günleri, pranga zincirlerini hala barındıran duvarlar, bugün envayi çiçeğin arasında, nice gelinlere, güzel günlere, yabancı misafirlere ev sahibi oluyordu !!!
Tuhaftı işin bu kısmı ve çok hüzünlü elbet !
Hani demiştim ya tüm kış, tüm bahar -kar demedim, yağmur demedim Tüm İstanbul'un tarihi mekanlarını, semtlerini gezdim durdum diye.. işte bu sebeplerden dolayı dönüşler de, en çok burada soluk verdim- soluk aldım ...
Kah dostlar - arkadaşlar katıldı , kah ben yalnız seyyah oldum, ama hep son durağım burası oldu..
Yazı başka, kışı başka, ama illaki baharları bambaşkaydı Sultanahmet Four Seasons ' un !!
Artık havalar şerbet misali.. Yaz sıcakları bastırmadan bir sabah, yada beş çayınıza mutlaka Sizleride beklerim.. Ve emin olun mutlaka burada karşılaşırız..
Elinde kitabı, önünde çayı- kahvesi ile beni bir gün yakalarsınız efendim..
Yine yarın, güzel bir mekan ile Süleymaniye'den sesleneceğim size..
Görüşmek üzere...
SEVGİLER...
Artık paylaşımlarınızın gerçek bir tiryakisi oldum. Eski hapishane olan bu otelin eski halini o kadar güzel anlatmışsınız ki keşke ben de bir ara orada hapis olsaydım gibi bir his geçti içimden. :)) Son zamanlarında özellikle fikir suçlularının ( ne demekse) kaldığı bir yerdi. Otel halinin o minik avlusu çok etkileyici. Bu güzel paylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim İlhan Bey ..
YanıtlaSilİstanbul'umun kıyıda köşede öksüz kalmasına gönlüm razı değil !!
Her köşesine sahip çıkmamız gerek..
Hatta esirgeyerek öpe koklaya..
İhanet edenlere İNAT !!
Çok sevgiler..
Bu cumartesi, tüm planlarıma inat bana sunduğunuz bu harika gezinti için teşekkür ederim.
YanıtlaSilİmza: Eski İstanbullu :)
hos geldin masallah.
YanıtlaSilsenin de görseller harikaymış, Beyazıtta okuyorum ama Sultan Ahmette henüz bir otel gezmişliğim yok :)
YanıtlaSilHarika postlarınla yine buradasın, hoşgeldin :)
YanıtlaSilZevkle okudum ve bilgilendim yine..
Ellerine, emeğine, yüreğine sağlık Nunucuğum..
Sevgiler :)
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilsüper -başka söz bulamadım.
YanıtlaSilNunu'cum içine girmemişim
YanıtlaSilNefismiş gerçekten
Sevgiler