NİSAN-2013
''GÜNAYDINN GÜNAYDINNN'' diyorum bu şahane nisan sabahına..
Masamda seyri doyumsuz laleler, penceremin önünde rengarenk sıklamenler ,yavaş yavaş tomurcuklanan sardunyalar, elimde yarenim , demli-limonlu çayım, hem bu nisanın ilk günlerini kucaklıyor, diğer yandan da tweettleri okuyordum..
Sonra Face B. sayfama geçip oradan bütün dostlara sesleniyorum, utanmasam camı ardına kadar açıp kurda-kuşa, konu komşuya da sesleneceğim ! ama saat daha 07.00 !!
Günler öncesi yapmışım bugün ki planımı.. Haftalardır-aylardır tarihi yarımadam da ayak basmadık yer bırakmamış olan ben ,bugün adeta bayram çocuğu gibiyim.. Hava delice güzel ! Tek bulut, tek kımıltı yok ! Mimozaların -hanımellerinin kokusunu duyuyorum sabah serinliğinde, camın önünde derin derin içime çekip, içeri geçiyorum.. Papağan Rocky de pek neşeli gülümsetiyor beni :))
Akşamdan hazırladığım giysilerimi askılarından alıp , hızla giyinip ve aynadaki kadına gülümsüyorum , Yine tatlı !! :))
Nubuk ,bej rengi botlarımı ayağıma geçirip , caddeye kuaförüme doğru yürüyorum..
Bugünün rengi ekrular :)) krem tonları.. Bu berrak havada bende duru olmak istiyorum çünkü :)
----
Nefis ötesi bir vapur yolculuğu yapıyorum.. yeni vapurun seyir terasına kurulyorum, saydım tam 70 poz çekmişim Boğaziçi ve martılara dair !!!! Hele yukarıdaki bu kareden ödül bekliyorum ! :))
Ama çkıp kimse bana vermiyor ödülümü :) Üstüne üstlük martılar simit ödüllerini de benden alıyor !
Ama verdikleri pozlara minnettarım tabii :))
Güzellerim benim ...
Vallahi ne yalan vapurdan inesim yok, ama naparsınız, görev aşkı..
Yine Beyazıt'tan İstanbul Üniversitesinin duvarlarını yol boyu takip edip, benim sevdiceğim Süleymaniye'me varıyorum.. Kahvaltımı bile etmedim , sabahı erkenden yaşayıp kaçırmamak için !
Süleymaniye camiini geçip, Mimar Sinan türbesinin önünden geçip aşağı kıvrılan daracık yolu takip ediyorum.. Enfes enfes evler var.. Eski İstanbul evleri değil, Eski Osmanlı evleri.. Hele Vefa'dakileri anlatmakla bitiremem Oraya gideceğiz üzülmeyin ! :))
Derken burun buruna geliyoruz 5 katlı Haliç Kafeyle..
Aile işletmesi burası Üst kat ailenin evi ! Alt katı işletmeye açmış karı-koca .
Çok şanslıyım kimse yok ! ama, şansımı kendim yarattım biliyorum. Çünkü sabahın ilk saatlerini burada yaşamayı ,Haliç'i solumayı aklıma koymuştum !
Çok seviyorum burayı..
Kapıda beni işletme sahibi Kasım Bey karşılıyor.. Eşi Nesrin Hanım da iştirak ediyor.. Kısa, güler yüzlü bir sohbet yaşıyoruz.. Herkes kadar merakla ,işletmenin mazisini soruyorum :
Bir gün kendilerine yeni bir yaşam kurmak için, İstanbul'u seyretmek amacıyla Galata''ya çıkarlar.. Nerede olsun ,nasıl olsun deyip bakınırken, Nesrin Hn. '' İşte orası orası '' diyerek 3. tepeyi işaret etmiş !! Doğruca yola düşüp, labirent gibi sokakları geze dolaşa bu 9 numaralı evi bulmuşlar !
O yıllarda boşmuş bu 5 katlı bina ...yaklaşık 10 yıl önce böyle hoş bir tesadüfle , yeni hayatlarını burada kurmuşlar..
Dinlemek o kadar hoş ki, hep benim masalım olacak değil ya :) Onlarında şahaneymiş hikayeleri :)
Aynı üniversiteden mezunlar,, Nesrin Hn Karagümrük doğumlu, dedesi Üsküp göçmeni ve çook eski lokantacı ! Nesrin Hn genlerinden almış kepçe tava lezzetini :)
Eşi Kasım Bey Hasköy' lü.. 35 yıllık evliler...1890 yapımı, tipik bir Süleymaniye evi olan bu beş katlı binanın en üst katına evlerini taşımışlar. İlk iki katı ise Cafe Haliç adını verdikleri bir restorana dönüştürmüşler.
Nesrin Hn kadar, Kasım Beyde iyi bir aşçı :))
Ama ben çoookk açtım.. Dinlerken hatıralara da doymuştum lakin, şimdi bünyeyi de doyurmak lazımdı..
Sabah tutkum olan menemenimi söylüyorum.. Peynirli-tuzsuz ve bol biberli.. Çayda nasıl taze !!!
Bardak bardak..limon eşliğinde , keyifle denizde yüzdürüyorum gözlerimi...
Yarabbim.. Yüzüme yapışmış mutluluk..gözlerimden nasılda okunuyor gördüğüm her şey .
Şu eşsiz İstanbul, Haliç, Galata tam gözlerimin hizasında !!!
Ne bakarak doyuluyor, ne gezilerek, ne dokunarak bitiyor, her köşeden başka bir sevda karşılıyor sizi bu şehirde..
Solunuzda Haliç, karşınızda Galata, Şişhane ve Perşembe pazarı, diğer tarafta Beylerbeyi'm ! Haydarpaşa,Çamlıca ve Üsküdar ve Sarayburnu-Topkapı'yı görüyorsunuz.
Solunuzda ise Haliç akıyor - Eyüp ve Piyer Loti sizi bekliyor adeta.
Sessizlik bu panoramada en keskin yerini alıyor.. Tam istediğim gibi ! Ortam anlatılmaz, yaşanır ..
Arada martılar ve vapurlar olmasa zaman durmuş gibi adeta ...Artık sabah kahvemi içmeliydim...
Az sonra Nesrin Hn. Kahveleri getiriyor, yanında kendi yaptığı çilek likörü.
Yarabbim kalbimi mi okudu bu Kadın ! Nicedir el yapımı bir çilek likörüne aş ermiyor muydum ben ? !
Harkulade sardunyalar, mis kokulu güller, en sevdiğim orkidelerle yığma ,bezeliydi cam önü..
Bedenen oradayım farkındayım,ama başka bir hissiyat da beni çevreliyordu..
Kahvemdeki yudumlar, çilek likörüyle sarılıp beni bulutlara taşıyorlardı.. Oradan yeryüzüne bakıp, şehrin bu 3. tepesinden, Hazerfen Çelebi misali uçmakta olan benden başkası olamazdı...
Tüm Süleymaniye İstanbul artık kanatlarımın altında değilmiy di ? !!
Rüyalar aleminden beni, gülüşme sesleri, yüksek sesli sevinç çığlıkları uyandırıp kendime getirmeye zorluyordu ! Acaba tüm bunları yüksek sesle söyledim bana mı gülüyorlar dı '' diye düşünmedim değil ! :))
Hemen ,ama hemen bu sihir bozulmadan , öğlen yemeğine gelmeye başlayan yeni konuklara yerimi devredip çıkmalıydım mekandan... Ki ruhuma taşınan O ebedi saatlerin sihri uçmasındı...
Kapıdan çıkıp bu şahane Osmanlı evlerinin aralarından geçip, ayrancı yokuşuna veda ediyordum..
Saat Öğleni geçerken dimdik yokuştan yukarı doğru çıkıp, botanik bahçesini geçip, bakırcılar çarşısına doğru yolu tutmuştum bile... Upuzun bir yürüyüş sonrası ,yine tramvayla meydana inip,vapur- martı sefası benim yüzümü yeniden gülümsetmeye yetmişti bile...
Isınan hava ile baharı iyiden iyiye karşılamaya artık hazırdık ..
Dönüş boyunca martılar vapurumuza refakat ettiler.. unutulmaz bir günün akşam üzeri saatlerindeyim..
Nisan başı ve doyumsuz dakikalar yaşıyorum denizin üzerinde..
Artık masal günümü bitirip, masal evimde ki çay saatime yetişebilirim.. Onlar artık bir ritüel oldu :)
Tüm yollar ,sıra sıra renk renk lalelerle bezeli.. Gözlerim festival misali.. Nisanın en güzel zamanlarıydı ...O en sevdiğim aydır, papatyalar-mimozalar-laleler- eren gülleri her tarafı çoktan bezediler bile..
Gelsin mayıs gülleri :)
ve bir insanın en güzel anıdır, KENDİ EVİNDE
ÇAY SAATİİİİİ :)))))
HEPİNİZE SEVGİLER...İSTANBUL'UMU SAHİPSİZ BIRAKMAYIN EFENDİM..