Camdan içeriye nazlı nazlı süzülen sonbahar esintisi ,az sonra yüzüme ulaşıyor, gözlerimi açıyorum , ilk gördüğüm şey duvarlara yansımış , enfes bir kızıllık .. anlıyorum ki güneş doğuyor...
serin ..havalanmış temiz bir oda gibisi yoktur..uzun uzun nefesler alıp, kalkıyor , doğruca fotoğraf makineme doğru uzanıyorum ..
kocaman camlarımızın kanatlarını geriye açıp ,yüzümü güneşe veriyorum... doyamıyorum rengine... bir kaç kare çekiyorum sizin için...
Belli ki gün , Yıldız Parkında çok güzel olacak !diyorum içimden...
Sabah kahvaltımızı masal kahramanım hazırlıyor ,kahvaltı bitiyor, masal ailesini işe uğurluyorum. Geceden hazırladığım , toprak tonlarında giysilerimi çıkartıp , diğer hazırlıklarımı bitirip, kuaförüme doğru yol alıyorum..
saçlarım bir güzel kesiliyor !! tam bir karış !! ama yine uzun yine uzun :)
sonra her zamanki gibi fönleniyor ve doğruca iskeleye yol alıyorum...
yol arkadaşım değişir mi değişmez yine '' Betül'le buluşacağız..
Yıldız parkı- Malta köşkü bugünkü güzergahımız...
Mis gibi bir vapur yolculuğunun ardından ,yürüye yürüye Çırağan yoluna geliyoruz,
Ülke gündemi ne tat ne tuz bıraktı artık bizlerde.. Tezkere de meclisten geçti - imzalandı kanmız çekildi.
Çok neşeli değiliz ikimizde..
HEPİMİZDE !!
O sebeple bu yürüyüş ilaç giibi geldi bize..Ne varsa tabiatta var, yeterki sağlığınız ,huzurunuz olsun ,birde gören gözleriniz olsun !! Alır götürür içinizdeki hüzünleri...
Adım adım, konuşa düşüne, çok uzun bir yürüyüşü sonlandırmak üzereyiz... deniz seviyesinden yaklaşık köprü seviyesine kadar çıktık...yeşilliği, ağaçları, kaç yüzyıllara şahit koruyu anlatmaya kelimeler yetmez..
asırlık ağaçların aldığı şekiller, çimenlerin güzelliği, tane tane altın yaprakların düşüşü, kulaklarınızın doyamayacağı kadar kuş sesleri, hele hele o rengarenk, tepenizde uçuşan cennet papağanlarını seyretmeye doyum olmuyor ,
aklınızı başınızdan alan !! sincapların tatlılığı, oyunculukları, ağaçlarla yaptıkları dans görülmeye değer doğrusu.. kameraya alıyoruz bu şirincikleri uzun uzun, o kadar iyi geliyor ki bu seyir, 1 saate yakın sadece onlara zaman ayırıyoruz...
bakın ! ağaçta 2 tane, yerde sağda da bir tane var..
Gözleri -yüzleri- kuyrukları pek şirin :)) her adım başı, her ağaçta varlar... binlerce yani...
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
gülmeyen yüzümüz artık gerginliğini atmış, içimizde başka bir hafiflik Köşke -saraya giriyoruz...
İçimiz hafif, hafif olmasına da, aslında açlıktan o !! :)
Ama son bir enerjiyle sarayı geziyoruz önce...Üst kattan başlıyoruz önce...
Bu kareye Betül'üde alıp anılarııza yerleştiriyoruz...
--------
ahhhh diyorum derin derin..
Ahhhh....rahmetler olsun sana ' ÇELİK GÜLERSOY '' sen bambaşka bir adamdın !
Asker evladı, bir İstanbul aşığı, bu Ülkenin tanıtımındaki yegane adam, eski Turing Başkanı, hukukçu, turizmci, cağnım şehrim üzerine yazdığın enfes kitapların, yurtdışından aldığın nişanlar , ülkemizin verdiği şeref plaketin, üniversitelerimizden aldığın doktoralar sana azmı az.. Işıklar içinde uyu...nurlar içinde yat.. İstanbul'un tüm koruları, müzeleri, kasr ve sarayları sana minnettar..
20 kitabını okudum daha da sırada niceleri var...
(Ah.. bide Şu Şehrin KIYMETİNİ BİLSELER AHHH :((
Ben biliyorum rahat uyu ! )
Bu karışık duygular üzerimde, üst katı gezmek kısa sürdü , özel toplantılar için hazırlanmış olduğundan büyük bir salon görüyorsunuz sadece, ön cepheye yaklaşınca, asırlık ağaçlar müsaade ediyor da , boğazı kısmen görüyoruz, alabildiğine yeşillikler içinde çok, ama çok güzel..
Tam aşağıya inecekken, 'dur inme, orda kal'' diyor Betül , güzel bir kare yakalamış , beni de o kareye hapsediyor, tamamdır ' diyor ...
gülümsüyor ve kırmızı halı ! kaplanmış merdivenlerden ağır ağır, tüm endamımla iniyorum :) ....
Buraya ilk kez geldiğim yılı anımsıyorum, 1983 yılının, bir kış günüydü,
masal kahramanım, kardeşi ve annesiyle gelmiştik.. Hiç unutamam, çok çok soğuk bir gündü, turla gelmiş, yıldız porselenden alışveriş yapmış, o güzelim Kış bahçesinde resimler çekmiştik..
Muhteşem çini sobaları, yemyeşil ,geniş ferforjeden sandalyeler, mermer masalar vardı ...
tam 30 yıl öncesiydi .
Bugün gördüğünüz gibi , ahşap olmuş sandalyeler- masalar :(
eskiden- orjinalden geriye eser kalmamış :((((
o zaman da içim almıyor benim .
Aşağıya iniyoruz..havuzlu fıskiye şahaser gerçekten.. 4 kuğunun ağzından sular çıkardı eskiden, şimdi tıss...!
iyisimi elimizi yüzümüzü yıkayalım da, açık havaya atalım kendimizi...
ve de artık yemek yiyelim.
Ben oturduğum an, çöküp kalıyorum resmen, bilmiyor ki, bir gün önce evde ne düzenlemeler yapıp, hiç oturmadan nasıl yorulmuştum !
Betül gülüyor halime , yorgun - ama mutlu :)))) diyor !
zoraki gülümsemeye çalışıyor '' ve de çokk aççççç :)) açken tehlikeli ! :=))) diye ekliyorum .
Eee.. madem saraydayız hakkını vermem lazım :)
az sonra seçimlerimizi yapıyor , ardından Osmanlı usulü yemeklerimiz geliyordu..
Benim biricik tutkum ,yemeklerin şahı- hünkar beğendi !
şaşırtıcı derece de güzeldi - kıvamı, lezzeti 10
üzerinden 8 alıyor benden ( beğendinin tuzu fazla, bu sebeple, acımıyor,2 not birden kırıyorum ! :)
Betül tatlısız olamaz, ben biraz ısrar ediyorum ' hakkını burada kullanma, tavsiye etmem ' diyorum ama o yinede istiyor....
az sonrada ,gözlerini benden kaçıra kaçıra, geri gönderiyor !!!!!!!!!!!!
TATLILAR çok BAŞARISIZ BURADA.
Sadece dondurmalı irmik, oda bazen..şansa ....
Artık kendime geliyoruım, kan şekerim yükseliyor, temiz-ılık hava merhem gibi yüzümde geziniyor... öyle güzel bir bant Cd çalıyor ki, tamamı keman esintilerinden oluşan 70'lerden melodiler ,kulaklarımızda dans ediyor.. Tam ruhsal terapi.....Az şekerli kahvem eşilik ediyor bana,
Çook keyifliyim o anlarda.
--------
Yol boyu yapraklar toplarım ben , Betül yıllardır biliyor nedenini artık :) tabii sizde öğrendiniz.
Yaz gelir
çiçeklerle imzamı atarım çay- kahve fincanlarıma :))
Kış gelincede
sarı gazeller imza olur o fincanlara...
MADE IN nUnU-
nUnU MArKa yani :=)
Bu sefer kocaman bir kalp yapıyorum yapraklarla, ama esen rüzgar oyun bozan çıkıyor :)))
Kahve faslı muhteşemdi.. İnanın, 1 saat kımıldamadan oturuyorum.. Müzik harkulade, hava desen son ılık demlerde, kuş sesleride harika bir vokal oluşturuyordu bu huzurlu saatlere...
Haydi bakalım kalkalım... yolumuz Yıldız porselene..
güzel el sanatlarımızla gözler şenlensin hatta şenlik başladı bile..
En sevdiklerimi sizlerle paylaşmak için seçimler yapıyorum.. sarıları çok severim bilirsiniz..
burayı ayrı seviyor kalbime mühürlüyorum.. :)
el yapımı güllerden oluşan bu lambaya da ne demeli şimdi ? :)
Banu alkan, yada Bülent Ersoy görsemi acep ?? :=))
Ama Betül de çok beğendi ..!!!!!!!!!!!!!!
'' çok kokoşşş bu '' diyorum, kahkalarla gülüyor :)))))
senin pastalarına benziyor, yap bundan diyor !!!!!!!!!! :) ( İyi fikir )
'' aman bişeye de kulp takmaya gör '' diye diye veda ediyoruz Yıldız Parkına...
Ne güzel oldu bulutlar dağıldı bir kaç saat boyunca gönlümden, süpürdü gitti gördüklerim ,içim de temizlendi, tozdan taşdan...
------------------------------------
canım şimdi deniz çekiyor, masmavi gökyüzünün altında , masmavi denizin eteğinde oturup ,çayımı içmek istiyorum !!!
Başımı kaldırıyorum '' bu sokakta hayat var yazıyor'' tabelada , pekiii deyip geçiyoruz altından....
Varıyoruz güzelim Ortaköy'e..
hala camii inşaatı devam ediyor senesi geldi bitemedi :(
neyse, biz şimdi eleştiri derdinde değiliz, taze çay nerde içeriz onu düşünüyorum ? benim O ANKİ derdim bu,
Kurallarım hep aynı : şehir suyu olmayacak, klorsuz ,berrak ve en taze çay olacak !!!
mümkünse bergamotlu lütfen !!!! ( ama lütfen :)
Ee..nUnU ! sende git evinde iç dediğinizi de duyar gibiyim !!! :)
İşittiimm işittiiiimm :=)
Ne münasebet efendim ! :) BUraDA içicez !
Allah sesimi duyuyor,
inanırmısınız bir kafeye girip resmen kalite kontrol yapacaktım ki, kızcağız demesin mi '' çayı yeni demledik !!! sadece 10 dakika beklerseniz hazır olur !!!
Beklemezmiyiz hiççç ? kapısında yatarım hatta (!)
YOK BÖYLE BİR ŞANS !! :=)))
Az sonra tazecik- demli - illaki, limonlu çaylarımız geliyor ...
çantamda en sevdiğim renklerden yapraklar çıkıp, fonu oluşturup ,sizin için poz veriyorlar...
vapurlar gelip geçerken, martılar inip, konarken, kuşlar yemlerini yerken, kaç tane içtim hiiç bilemiyorum..
Sabah gün doğduğunda usulca,sevgiyle , güneşe hoşgeldin demiştim..
Gün boyu yazdan kalma havaya rağmen, düşen yapraklar arasında yürürken,
eylülün sarılığında kaybolmaya niyetliydim...
mükemmel bir renk cümbüşünde, sıcaklara veda ederek sonbahara da sevgilerimi iletmiştim..
içimize estirdiği ferahlığa minnettar kalarak, ''bir daha böyle güneş görürmüyüz'' dediğimiz günleri hatırlatıp bizi utandırdığı için de pek mahçup hissetmiştik ...,
anlarda gizlenmiş olsa da, ne güzel şeydir , huzur içinde yaşamak !
-----------------------------
BU SONBAHAR YAPRAKLARINI SEVGİYLE BESLEMEYE SÖZ VERİYORUM...
vE bu şehri ,boğaziçi kıyılarında, yudum yudum içmeyi ise ÇOK seviyorum.....
***********************************************************************
Demokrasimiz yara almışsa da :(
Baris ve sevgi içerisinde yaşayacağımız güzel bir Dünya olsun.. OLACAK Da !